Evet gerçekten bütün mesele bu aslında..
Ve de bu bir seçim. Çoklukla üzerinde durmaya gayret ettiğim bir konu, hayatımızı kendi seçimlerimizle kendimiz oluşturuyoruz. Her an her saat her gün bir seçim yapıyoruz ve bir sonraki deneyimimizi her zaman bir önceki seçimimiz oluşturuyor. Eğer bir adım önce farklı bir seçim yapmış olsaydık, mesela gelen bir teklife hayır demek yerine evet deseydik ya da tam tersi, sonrasında yaşayacaklarımız bambaşka şeyler olacaktı muhtemelen.
Bu noktada iki güzel film önermek isterim size, bir yerli bir yabancı 🙂 İlki Gwyneth Paltrow’un başrolünü oynadığı 1998 yapımı Sliding Doors diğeri de başrollerinde Bergüzar Korel ve Engin Akyürek’in olduğu 2019 yapımı Bir Aşk İki Hayat.
Sorumluluğa dönersek, kendi sorumluluğumu almam ya da almamam da aynı şekilde sonuç veriyor hayatımda. Yaşamda kendi sorumluluğumu almak isteyip istemediğime karar veriyorum bir noktada (muhtemelen farkında bile olmadan) ve sonra genellikle o yoldan gidiyorum.
Sorumluluğumu almaya karar verdiysem eğer, seçimlerim de bu yönde oluyor. Düşüncelerim, davranışlarım, tavırlarım ona göre şekilleniyor. Bu tavrın içinde yapmak istediklerimi net bir şekilde ortaya koyabiliyor, eylem adımları oluşturabiliyorum. Eğer yolunda gitmeyen bir şey olursa, burada ben ne yaptım, başka ne yapabilirim diye dönüp kendime sorabiliyorum. İhtiyaç duyarsam destek almaya açık oluyorum. Ya da yeri geldiğinde geri adım atabiliyorum, ama bu geri adım bir vazgeçişten ziyade kendime yeni olasılıklar için alan açma niyetiyle oluyor. Bu tavırda, başarım ya da başarısızlığım bana ait oluyor ve ben bunun farkında oluyorum. Esnek bir zihin yapısı var burada, ihtimallere açık, bilinmeyene açık…
Eğer sorumluluk almamakla ilgili bir seçim yaptıysam bir noktada, o zaman bana göre kendi hayatımda hiç bir şey benimle ilgili olmuyor. Başarısızlıklarım hep birilerinin, ekonominin, aksiliklerin, benden başka herkesin ve her şeyin yüzünden oluyor. Biri bana iyi davranmadı, biri beni sevmedi, biri bana kötü bir şey söyledi dediğim liste uzayıp gidiyor. Bu birileri bazen en yakınlarım bile olabiliyor ve bu zihin yapısında, her şeye işte o birileri neden oluyor. Bu zihin hep kurban, hep bir acıma hali içerisinde. Güçlü olduğu yerlerde bile içten içe her şey için başkalarını ya da dış olayları suçlama eğiliminde. Esnek olamıyor çoklukla, bilinmeyense onu korkutuyor.
Peki vakti zamanında böyle bir seçim yaptıysam eğer, ömür boyu o seçimle mi yaşamak zorundayım? İşin güzel yanı burada geliyor işte; yaptığım seçimleri değiştirmek de bir seçim. Yani ben bunu fark ettiğim noktada artık sorumluluk almakla ilgili bir karar verebilirim. Mutlaka büyük büyük kararlar olmak zorunda değil bunlar, küçük adımlar atarak yola çıkmayı deneyebilirim. Nasıl yapacağımı bilmiyorsam eğer yardım istemeyi seçebilirim.
İlk adım her zaman fark etmekle, fark etmeye niyet etmekle başlıyor. Sonrası daha kolay – demek isterdim, değil. Ancak yaşadığım hayatın kontrolünü elime almak istiyorsam başka bir yolu yok. Sonrasında sorumluluk alma yolunda yürümeye başlamak, o yolda devam etmek de elbette bir seçim. Başta da dediğim gibi, yaşamda her an bir seçim yapıyorum, farkında olsam da olmasam da…